-
1 şüphe
-
2 şüphe
şüphe Zweifel m (-den an D); Argwohn m;-den şüphe etmek zweifeln an D; verdächtigen A;şüphe kurdu (der) bohrende Zweifel;şüphe yok es besteht kein Zweifel;-den şüpheye düşmek zu zweifeln beginnen an D;her türlü şüphenin dışında außer jedem Zweifel -
3 şüphe
а сомне́ние, подозре́ниеşüphe altına koymak — поста́вить под вопро́с
şüpheden ari olmak — быть лишённым вся́кого сомне́ния, быть свобо́дным от подозре́ний
şüphe bırakmamak — не оставля́ть сомне́ния
şüpheye düşmek — впада́ть в сомне́ние; подозрева́ть
onun doğruluğundan şüpheye düştüm — я усомни́лся в его́ прямоте́
şüphe götürmek — дава́ть по́вод к сомне́нию (подозре́нию), вызыва́ть сомне́ние (подозре́ние)
şüphe kurdu — червь сомне́ния
şüphe mi var, şüphe yok — несомне́нно, нет сомне́ния
her türlü şüphenin dışında — вне вся́кого сомне́ния
ona neşüphe! — несомне́нно!, наверняка́!, како́е в э́том сомне́ние!
bu hususta şüphe hasıl oldu — по э́тому по́воду появи́лось сомне́ние
□
-dan şüphe etmek — сомнева́ться; быть неуве́ренным; подозрева́ть -
4 şüphe
сомне́ние, подозре́ниеşüphe bırakmamak — не оставля́ть сомне́ния
şüpheye düşmek — впада́ть в сомне́ние
şüphe etmek — сомнева́ться
şüpheye kapılmak — сомнева́ться, испы́тывать сомне́ния
şüphe yok — сомне́ний нет
-
5 şüphe
"1. doubt; suspicion. 2. uncertainty. - bırakmak to leave a doubt or suspicion in one´s mind. -ye düşmek to become suspicious, begin to suspect something; to begin to have doubts. - etmek /dan/ to suspect; to get suspicious about; to doubt, be in doubt about. - götürmek (for a thing) to have something dubious about it: Bu işin şüphe götürür bir tarafı yok. There´s nothing fishy about this job. - kurdu (a) gnawing doubt. - yok./- mi var? colloq. There´s no doubt about it." -
6 zweifeln
zweifeln v/i <h>: zweifeln an (D) -den şüphe etmek, kuşkulu olmak;daran ist nicht zu zweifeln bundan şüphe yok -
7 undoubtedly
adv. şüphesiz olarak, kesin olarak* * *şüphesiz olarak* * *adverb (definitely: `Is he mistaken?' `Undoubtedly!') kuşkusuz, kesinlikle, şüphe yok (ki) -
8 unterliegen
unterliegen*irr vieinem Irrtum \unterliegen hataya düşmek, yanılgıya düşmek2) ( unterworfen sein) bağlı olmak (-e), tâbi olmak (-e);es unterliegt keinem Zweifel, dass etw eintritt bir şeyin olacağına şüphe yok -
9 Zweifel
Zweifel <-s, -> ['tsvaıfəl] mkuşku, şüphe; ( Unsicherheit) emin olmama; ( inneres Schwanken) tereddüt, kararsızlık;\Zweifel hegen kuşku duymak [o beslemek];ohne \Zweifel kuşkusuz, şüphesiz;etw in \Zweifel ziehen bir şeyden kuşkulanmak [o şüphelenmek];jdn im \Zweifel lassen birini şüphe içinde bırakmak;es steht für mich außer \Zweifel, dass... şuna şüphem yok ki...;daran besteht kein \Zweifel şüphe yoktur;keine \Zweifel aufkommen lassen şüphe [o kuşku] uyandırmamak, şüphe bırakmamak -
10 Ahnung
Ahnung f <Ahnung; Ahnungen> sezgi; sanı; (Vermutung) şüphe;er hat keine (blasse) Ahnung davon o bunun farkında bile değil; onun bundan haberi bile yok;keine Ahnung! bilmem!, ne bileyim! -
11 bezweifeln
bezweifeln*vt şüphe etmek (-den), şüphelenmek (-den), şüphesi olmak (-den);das bezweifle ich nicht im Mindesten bundan hiç şüphem yok
См. также в других словарях:
şüphe yok — başka türlü olamaz Evinde yalnız olduğu ve hiç şüphe yok, birçok işi olduğu hâlde saatlerce benim için o pencerenin önünde duruyor. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
şüphe — is., Ar. şubhe 1) Kuşku Hiçbir şey anlamamış, şüpheler içinde yerime gelip oturmuştum. S. F. Abasıyanık 2) Kuruntu Birleşik Sözler şüphe kurdu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller şüphe bırakmamak şüphe etmek şüphe yok şüpheye düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Vocative case — For the assembly programming concept, see Addressing mode. The vocative case (abbreviated voc) is the case used for a noun identifying the person (animal, object, etc.) being addressed and/or occasionally the determiners of that noun. A vocative… … Wikipedia
âlem — is., gök b., Ar. ˁālem 1) Evren 2) Dünya, cihan İnsan âlemde, hayal ettiği müddetçe yaşar. Y. K. Beyatlı 3) Aynı konu ile ilgili kimseler 4) Bu kimselerin uğraşlarının bütünü Geçen kışın tiyatro, cambazhane âlemlerini uzun uzun tasvir ediyordu. O … Çağatay Osmanlı Sözlük
çoğaltmak — i 1) Miktarını, sayısını, ölçüsünü artırmak Şüphe yok ki ölçüsüz bir para israfı bu borçları daha çoğaltacak, hiç azaltmayacaktı. P. Safa 2) Çoğaltma makinesi kullanılarak sayısını artırmak, teksir etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölçüsüz — sf. 1) Ölçülmemiş, ölçüsü alınmamış olan 2) zf. Nereye varacağı düşünülmeksizin, yerli yersiz Ölçüsüz konuşmak. 3) mec. Pek çok, aşırı, gelişigüzel, rastgele Şüphe yok ki ölçüsüz bir para israfı bu borçları daha çoğaltacak, hiç azaltmayacaktı. P … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölü — sf. 1) Hayatı sona ermiş olan, artık yaşamıyor olan, diri karşıtı Bir gün gelip ölülerimizi parayla taşıtacağımızda şüphe yok. M. Ş. Esendal 2) is. Ölmüş insan, müteveffa, mevta 3) is. Hayvan leşi Bir tavuk ölüsü. 4) mec. Güçsüz Ölü kandil. 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
taşıtmak — i, e Taşıma işini yaptırmak Bir gün gelip ölülerimizi parayla taşıtacağımızda şüphe yok, diye düşünüyordum. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
LÂŞEK — Şek ve şüphe yok. Şüphesiz. Elbette … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜCAHİD — Cihad eden. Çalışan. Din için çalışan. Düşmanlara karşı koyan. Çarpışan. * Fık: Allah (C.C.) yolunda gönüllü olarak cihada iştirak etmek istediği halde nefakadan, silâh ve saireden mahrum olan gazi demektir. Âyet meâli: Bizim uğrumuzda mücahede… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ÂYÂ — (Şüphe ve tereddüt bildiren edât; hayret ve taaccüb, soru ile beraber ümid ifâde eder) Acabâ. Âyâ, nasıl oluyor. Hayret, sen bu işi nasıl olur da yaparsın?.. der gibi.(Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız! Âyâ, Avrupa nın size… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük